ÖĞRETMENİN GÜNLÜĞÜ 

Kimse ekonomik zorlukların faturasını öğretmenlere kesmemeli. Hepimizin yaşadığı bu zorlu süreçte, en çok korunması gereken kişiler öğretmenlerimizdir. Özellikle eğitim sektöründe çalışan öğretmenlerin %85’inin kadın olduğunu düşündüğümüzde, onların hem mesleki hem de ailevi sorumlulukları arasında denge kurmaya çalıştığını unutmamalıyız.

Bir öğretmenin gününü birlikte gözden geçirelim. Sabah erken saatlerde uyanır, eşinin ve çocuklarının kahvaltısını hazırlar. Akşamdan hazırladığı giysileri çocuklarına giydirir, onları okullarına ya da işlerine gönderir. Belki eşinden önce evden çıkarak okuluna doğru yola koyulur. Evdeki tüm sıkıntıları bir kenara bırakır, okulun kapısından içeri girdiğinde güler yüzle öğrencilerini karşılar. O, sadece bir öğretmen değil; aynı zamanda bir rol modeldir. Kılık kıyafetine, saçına, görünümüne dikkat eder çünkü öğrencileri onu örnek alır. 

Gün boyunca beş ya da altı saat, haftada 30-40 saat derse girer. Bu da yetmez; ders aralarında okulun verdiği diğer görevleri yerine getirir. Sınavlar hazırlar, okul panolarını süsler, öğrencilere yol gösterir. Öğrencilerle birlikte sevinir, onlarla birlikte üzülür. Ancak mesai bitmez; akşam evine döndüğünde, onu bekleyen başka sorumluluklar vardır. Evin işleri, ailenin ihtiyaçları… Tüm bunlarla ilgilenirken, bir yandan da verdiği ödevleri takip eder, öğrencilerin gelişimini izler.

Özellikle özel sektörde çalışan bir öğretmense, hafta sonunu bile dinlenerek geçiremez. Cumartesi günü okulda eksik kalan işleri tamamlar, pazar günü ise ancak kısa bir nefes alma şansı bulur. Ve bu yoğun tempo, sekiz ay boyunca kesintisiz devam eder.

İşte bu yüzden, ekonomik zorlukların yükünü öğretmenlerimize yüklemek, onlara yapılacak en büyük haksızlıklardan biridir. Onların gösterdiği bu emek ve özveri, asla göz ardı edilmemelidir. Öğretmenlerimiz, geleceğimizi inşa eden en değerli varlıklarımızdır ve onlara gereken saygıyı, desteği göstermeliyiz. Çünkü onlar, her günün sonunda bir kez daha aynı özveriyle sabahın ilk ışıklarına uyanırlar.