Özel Okullarda Bursluluk Sınavı Çılgınlığı
Türkiye’de özel okulculuk son yıllarda önemli bir dönüşümden geçiyor. Azalan genç nüfus, artan maliyetler ve ekonomik belirsizlikler, özel okulları kayıt süreçlerinde daha erken ve daha agresif adımlar atmaya itiyor. Bu durumun en somut göstergelerinden biri de bursluluk ya da boşluk sınavlarının takviminde yaşanan değişim. Daha önce mart aylarında yapılan bu sınavlar artık birinci dönemin hemen sonunda, hatta ocak ayında düzenleniyor. İzmir genelinde aynı dönemde çok sayıda özel okulun bursluluk sınavı yapması, bu yeni yaklaşımın ne kadar yaygınlaştığını ortaya koyuyor.
Bu sınavlar çoğu zaman akademik bir ölçme aracı olarak sunulsa da, gerçekte önemli bir kısmı okulların veri toplama ve erken kayıt stratejisinin parçası haline gelmiş durumda. Amaç, velilerle mümkün olan en erken aşamada temas kurmak ve bir sonraki yılın kayıtlarını şimdiden garanti altına almak. Bu süreçte veliler “sınırlı kontenjan” ve “son fırsat” söylemleriyle kayıt baskısı altına alınabiliyor.
Ancak bu tabloyu genellemek de doğru değil. İzmir’de gerçekten vakıf zihniyetiyle yönetilen, burs ihtiyacını samimiyetle gözeten ve ücret politikalarını velinin karşılayabileceği düzeylerde tutan özel okullar da var. Bu kurumlar bursluluk sınavlarını bir pazarlama aracı olarak değil, fırsat eşitliği sağlamak amacıyla kullanıyor. Eğitim programları ve yönetim perspektifleri de İzmir velisinin beklentilerine daha sağlıklı şekilde karşılık veriyor.
Bu nedenle velilerin yalnızca burs oranına değil, sınava girilecek okulu seçerken de dikkatli olması gerekiyor. Her bursluluk sınavı aynı anlama gelmiyor. Aceleyle verilen kararlar, çoğu zaman yanlış okul tercihine yol açabiliyor. İzmir genelinde baktığımızda ocakta başlayan bursluluk sınavı yoğunluğunun şubat ortasına kadar sürdüğü görülüyor. Ocak ayında girilen bir ya da iki okulun sınavı ile şubat ayında değerlendirilen birkaç okul arasında karşılaştırma yapabilmek, çok daha sağlıklı bir karar zemini sunuyor.
Unutmamak gerekir ki bursluluk sınavı, bir okulun eğitim kalitesini tek başına göstermez. Öğretmen kadrosu, eğitim anlayışı, okul kültürü ve çocuğun bireysel ihtiyaçlarına verilen önem, alınan burs oranından çok daha belirleyicidir. Eğitim, kısa vadeli indirimlerle değil, uzun vadeli kazanımlarla değerlendirilmelidir.
Sonuç olarak veliler için bu süreç bir hız yarışı değil, bilinçli bir değerlendirme süreci olmalıdır. Acele etmeyin; bursluluk sınavını değil, okulu seçin. Çünkü doğru okul, çocuğun geleceğine yapılan en önemli yatırımdır.

